Kuzey Irak ve İran’da meydana gelen 7.3 büyüklüğündeki depremin Kuzey Anadolu ve Anadolu fay hatlarını sıkıştırdığına dikkat çeken uzmanlar, beklenen büyük İstanbul depremini tekrar gündeme taşıdı. Çukurova Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Son, “İstanbul büyük zarar görürse Türkiye ekonomisi tehlikeye girer” dedi.
Kuzey Irak ve İran’da yaşanan 7.3 büyüklüğündeki depremin ardından açıklamalarda bulunan uzmanlar, Türkiye’nin güneyinden geçen fay hattı boyunca Arabistan’ın Türkiye’yi batıya doğru sıkıştırdığını ve Kuzey Anadolu ile Anadolu fay hatlarının giderek sıkıştığını belirterek beklenen büyük İstanbul depremine dikkat çekiyor.
Hareketli bir coğrafya üzerinde konumlanan ülkemizde her an deprem riski altında yaşadığımızı hatırlatan Çukurova Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Son, depremin çaresinin nitelikli kentsel dönüşüm olduğunun altını çizerek sözlerine şöyle devam etti; “Nüfusunun yüzde 95’i deprem tehdidi altında yaşayan Türkiye’nin 20 milyonu aşan yapı stoğunun yüzde 67’si ruhsatsız ve kaçak, yüzde 60’ı ise 20 yaşın üzerindeki konutlardan oluşuyor. Bu noktada, olası bir depremde yaşanabilecek kayıpların önlenmesi için kentsel dönüşüm kapsamında yenilenmesi hedeflenen 7,5 milyon binanın acilen yenilenmesi gerekiyor. Beklenen büyük deprem nedeniyle özellikle İstanbul’da kentsel dönüşümün çok daha hızlı ve planlı bir şekilde işleyebilmesi için acil eylem planı uygulanması şart. İnşaat sektörünün önünün açılması ve sürecin kolaylaşması kaybedilen zamanın bir nebze de olsa telafisini sağlayabilir. Unutmamak gerekiyor ki, eğer depremde İstanbul büyük zarar görürse Türkiye ekonomisi tehlikeye girer.”
“Deprem değil, bina öldürür”
Irak-İran sınırında yaşanan ve özellikle İran’da ağır hasara neden olan depremde yaşanan can kayıplarının niteliksiz konutların yıkılmasından kaynaklandığını hatırlatan Tamer Son, bu durumun “deprem değil, bina öldürür” gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdiğini belirtti. Binaların deprem anında kaçılacak değil, aksine içine sığınılacak güvenli liman olması gerektiğini bildiren Son, kentsel dönüşüm sürecinde Deprem Yönetmeliği’ne uygun güvenli binaların inşa edilmesinin kritik önem taşıdığını ifade etti. Ülkemiz için yolu, altyapısı, yeşil alanı ve sosyal imkanları ile planlı, sağlıklı ve sürdürülebilir şehirlerin ancak kentsel dönüşümle sağlanabileceğini belirten Son, “Şehir planlamasını bütüncül ve sistematik bir anlayışla yapmak, gelecek nesillere kaliteli yaşam imkanı tanımak ve olası felaketlerde kayıpları en aza indirgemek için kentsel dönüşüm sürecini acilen hızlandırmak gerekiyor. Kentsel dönüşümü fırsat yarışına çevirmeye çalışmak yerine çözümcül bir yaklaşımla ilerlenirse tüm hedefler gerçeğe dönüşebilir ve insanlarımız hak ettikleri nitelikli konutlarda güven ve huzur içinde yaşayabilirler” şeklinde konuştu.
Kentsel dönüşüm milli bir dava olmalı ve ayrı yönetilmeli
Kentsel dönüşümün, deprem gerçeği ile yaşayan Türkiye için adeta milli bir dava olması, ayrı yönetilmesi ve yönetmeliklerin yeniden düzenlenmesi gerektiğini vurgulayan Son, “Tüketicilerin de kentsel dönüşüm sürecinde binalarını yeniletirken ya da konut seçerken hem statik hem de estetik değerleri sorgulamaları gerekiyor. Zemin etüdünden projelendirmeye, malzeme kalitesinden yapım faaliyetine kadar bina üretim sürecinin her aşamasında alınacak mühendislik hizmeti yapıların güvenli ve sürdürülebilir olmasının en önemli teminatı. Bu nedenle mühendislik ve mimarlık hizmetlerine gereken önemi veren inşaat firmalarını tercih etmek çok önemli. Ayrıca halkımız kentsel dönüşümü rantsal dönüşüm fırsatı olarak görmemeli’’ dedi.
Dönüşümün bir fırsat olduğunun ve iyi bir şekilde planlanması gerektiğinin altını çizen Son, bu sürecin kamuoyuna doğru aktarılması gerektiğini belirtti. Yıllardır göz ardı edilen deprem gerçeği ve kentsel dönüşüm konusunda hızlı bilinç artışı sağlamak amacıyla kamuoyu bilgilendirme kampanyaları planlanması gerektiğini vurgulayan Son, “Ailelerimizi, çocuklarımızı, öğrencilerimizi ve çalışanlarımızı bu konuda bilinçlendirmemiz gerekiyor. Bu kritik süreçte hiçbir kişi ya da kurumun vatandaşlarımızın güvenli ve sağlıklı konutlarda yaşama hakkı ile oynamasına izin verilmemeli’’ diyerek sözlerini sonlandırdı.
Çukurova Gayrimenkul Hakkında
İnşaat sektöründe 1993 yılından beri faaliyet gösteren SON Grup bünyesindeki Çukurova Gayrimenkul, bugüne kadar Adana, Mersin ve İstanbul’da pek çok prestijli konut projesine imza attı. Mersin’de hayata geçirilen bir yazlık projesi olan Liparis 2 ve Liparis 4 ile sektöre giriş yapan Çukurova Gayrimenkul, Adana’da proje ortaklarıyla birlikte TMT Park Life, TMT Gölvadi, Yüzevler, Platinkent, Eserkent, Çukurova Residence, Çukurova Kent, Çukurova Park, Çukurova Villaları gibi nitelikli konut projeleri gerçekleştirdi. Kartal’da inşa ettiği adalar ve deniz manzaralı Adanuspark ile rotasını İstanbul’a çeviren ve ardından yine bölgenin sembol projelerinden biri olan Çukurova Tower’ı hayata geçiren Çukurova Gayrimenkul, 2015 yılının Mayıs ayında yine Kartal’da “Balkon Hayatın Keyfidir” temasıyla Çukurova Balkon projesine başladı. Yenilikçi, çevreci ve müşteri odaklı bir yaklaşımla faaliyetlerini sürdüren Çukurova Gayrimenkul, şehircilik anlayışına sahip projelerini insana ve doğaya saygılı konseptlerle geliştiriyor. Keyifli ve kaliteli yaşam alanlarını kârlı yatırım fırsatları ile birleştirmeyi misyon edinen Çukurova Gayrimenkul, bilgi birikimini ve deneyimini estetik, teknoloji, lüks ve konfor ile bütünleyerek bulunduğu bölgeye değer katan modern projeler inşa ediyor. Bu çerçevede bir yandan gayrimenkul sektörünün hızla geliştiği Adana’da projeleri devam eden Çukurova Gayrimenkul, merkez olarak konumlandırdığı İstanbul’un cazip bölgelerinde yeni konut projeleri gerçekleştirmeye devam ediyor.