AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, "İstanbullu evinden çıktığında 750 metre sonra metro istasyonuna ulaşacak. Ben bunu vaadediyorum" diye konuştu.
TBMM Başkanı ve AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, yeni dönemde hayata geçireceği yatırımları ve projeleri canlı yayında anlattı.
Habertürk Gazetesi'nde yer alan habere göre, Habertürk'te Veyis Ateş'in sunduğu "Akılda Kalan" programına katılan Yıldırım, hayatıyla ilgili bilinmeyenleri, anılarını ve İstanbul'u anlattı.
1- Başa dönsek, yine aynı Binali Yıldırım'ı ister miydiniz?
Başa dönüp tekrar hayata başlasak bugünkü Binali Yıldırım'ı isterdim. Bu mesleği tekrar isterdim, mühendis olmayı isterdim. Herhangi bir pişmanlığım olmadı çünkü doya doya hayalimdeki her şeyi, daha fazlasını gerçekleştirdim. O yüzden pişmanlık duygusu içinde değilim.
2- En çok neyi hayal ederdiniz?
Yol, köprü yapmayı, havayolunu geliştirmeyi hep hayal ettim ve bu hayalimi gerçekleştirmek nasip oldu.
3- Daha çok anneci miydiniz, babacı mıydınız?
Ana. Babam daha soğuk ve resmiydi. O bir terbiye kuralıdır. Dedemin olduğu bir odada, ben çocukken babama doğru emekleyerek giderdim. Babam ayağı ile geri iterdi beni. Büyüdüğüm zaman da dedeme yönlendirirdi. Bu bir gelenek, terbiye.
Yıldırım, İstanbul'a geldikten sonraki hayatına ilişkin anılarından şu şekilde bahsetti:
"Ben ilkokuldayken amcalarım ve dedem İstanbul'daydı. Köyde kalan babamdı. Ben ilkokuldayken merak ederdim İstanbul'da Tarlabaşı'nda oturuyorlar diye. Bizim de evin yakınlarında tarlalar var. Başka şehre gittiler, bunlar hala tarlanın yanında diye söylendiğim olurdu.
İlkokul son sınıfa gelince babamın niyeti, 'bir an önce okulu bitirsin, işin bir yerinden tutsun'. Hatta okulun tatilini beklemeden, beni sınıftan alırdı. Benim içim burkulurdu. Akranlarım ders yapıyor, ben gidiyorum babamla tarlaya. Öğretmenim dedeme 'Bunu okut, bu çocuk okur' diyor. Okul bitince dedem beni İstanbul'a götürüp okutmaya karar verdi."
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde İDO Genel Müdürlüğü yaptığı yıllar hakkında konuşan Yıldırım, şunları söyledi: "İDO'da 5 yıl görev yaptım. İDO, kendi sınıfında dünyanın en büyüğü oldu, 29 gemiye, 30'dan fazla iskeleye ulaştı. Bütün Marmara'nın kuzeyinden, güneyine seferler yapmaya başladık. Bana göre İDO'nun yaptığı en büyük hizmetlerden biri 1999 depremindeki çalışmalarıdır. 1999 depreminde Bostancı'da merkezimiz vardı. Depremden sonra iletişim koptu. Ben hemen şirket merkezine gittim. Bütün gemilerle telsiz üzerinden irtibata geçtim. Bütün gemileri Gölcük, Yalova ve Çınarcık'a gönderdim. Buradan gün boyunca yaralı taşıdık. İstanbul'dan kurtarma için giden ekipleri taşıdık. Yenikapı'ya yüzlerce ambulans dizdik. Bir günde 2 bin 500 kişi taşıdık. Hayata döndürdük onları. Hatta rahmetli Ecevit 2-3 gün sonra açıklama yaptı, İDO'nun burada yaptığı büyük hizmeti methederek anlattı. "Ben gemi inşa mühendisiyim. Dolayısıyla gelip hemen fotoğrafı çektim ve ne yapacağıma karar verdim. Sonra Sayın Başkanımıza meseleyi anlattım. 'Tam yetkilisin' dedi ve hemen harekete geçtim. Mevcut gemileri yeniledik. Hızlı feribotlar dünyada ilk. 100-200 kişilik feribot, 40 mil hızla gidiyor. Taşımada müthiş bir farkı ortaya koydu. O eski şirketlerle saatler süren yolculuk çok hızlı şekilde yapılır hale geldi. Parayı nereden bulduk? Kredi aldık. Devletin o günlerde 5 Nisan kararları vardı, kur almış başını gitmiş, enflasyon... Bizim risk birimimiz, devletin risk biriminden daha düşüktü. Biz proje kredisi aldık ve hepsini ödedik. Büyükşehir Belediye Başkanının şahsi imzasıyla krediyi aldık. İDO kısa zamanda muazzam bir konuma geldi."
Türkiye'de ulaştırma bakanlarının görev süresinin ortalama 8,5 ay olduğunu aktaran Yıldırım, 11 yıldan fazla görevine devam ettiğini söyledi.
Kariyerini İstanbul'a borçlu olduğunu söyleyen Yıldırım, "Ortaokulu, liseyi, üniversiteyi burada okudum. Evlendim, yuva kurdum, çocuk sahibi, torun sahibi oldum, meslek sahibi oldum. İstanbul 2002, 3 Kasım'da beni buradan milletvekili seçti. Bakan oldum, Başbakan oldum, Meclis Başkanı oldum. Bütün bunları İstanbul sayesinde oldum. Dolayısıyla bu dönemde, Allah nasip ederse bu yola çıktık. İstanbullular da teveccüh gösterir, destek verirse belediye başkanı olduğumda borcumu ödemek gibi bir yükümlülüğüm var. Bu şehre borcum var. İnşallah bunu yapacağım" dedi.
İstanbul'u ve İstanbul'un meselelerini iyi bildiğini belirten Yıldırım, "İstanbul eğer bir devlet olsaydı, Avrupa Birliği'nin 13. büyük ülkesi olurdu, dünyanın 41. büyük ülkesi olurdu. İstanbul'un yıllık gayrisafi hasılası 232 milyar dolar. Ne anlama geliyor? Romanya'nın, Macaristan'ın, Bulgaristan'ın dahil olduğu 140 ülkeyi geride bırakıyor. Böyle bir özelliği var. Türkiye'nin milli gelirinin yüzde 33'ünü, İstanbul tek başına sağlıyor. 72 milyar dolarlık ihracatla Türkiye ihracatının yüzde 44'ünü tek başına sağlıyor. Bu şu anlama geliyor? Güney Afrika, Şili, Portekiz'in ihracatından daha yüksek. 100 büyük sanayi kuruluşunun 42 tanesi İstanbul'da ve iş gücünün yüzde 20'si İstanbul'da. Her 100 lira verginin 49'u İstanbul'dan toplanıyor, 40 milyon turistin 13,5 milyonu İstanbul'a geliyor. Rakamlar uzadıkça gidiyor. Yani Türkiye'nin lokomotifi, kalbi. İstanbul hapşırsa, Türkiye nezle olur" diye konuştu.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *